O anlardan biridir. Çocuğunuz odasında, masasının başında ders çalışmaktadır. Omuzları hafifçe çökük, yüzü kitapların gölgesinde yorgun. İçinizden ona sımsıkı sarılmak, her şeyin yoluna gireceğini söylemek, en sevdiği filmi açıp bir saatliğine her şeyi unutturmak gelir. Ama ağzınızdan dökülen kelimeler bambaşkadır: “Bugünkü deneme nasıl geçti?” “Tekrarlarını bitirdin mi?” “O matematik konusundaki eksiklerini kapattın mı?
”Cevap ya isteksiz bir homurdanma ya da kısa, tek kelimelik bir savunma olur. Ve o an, masanın karşı tarafında size bakanın, o gülen, şakalaşan, hayallerini anlatan çocuğunuz değil de sanki bir projenin yorgun bir çalışanı olduğunu fark edersiniz. Siz de artık onun annesi veya babası değil, o projenin endişeli bir yöneticisi gibisinizdir.
LGS yılı, evlerimize sessizce sızan ve en temel rollerimizi değiştiren böyle tuhaf bir güce sahiptir. En sevgi dolu ebeveynleri bile, farkında olmadan, çocuğunun mutluluğunu ve duygusal sağlığını takip eden bir rehber olmaktan çıkarıp; netleri takip eden, açıkları raporlayan ve sürekli optimizasyon talep eden bir “Proje Yöneticisi”ne dönüştürür.
Bu “Proje Yöneticisi”nin niyeti aslında iyidir. Çocuğunun geleceği için en iyisini istemekten, onu koruma içgüdüsünden beslenir. Excel tablolarında netleri takip eder, en iyi liseleri araştırır, özel dersleri, etütleri planlar. Sürekli bir risk analizi yapar: “Ya zaman yetmezse? Ya puanı düşerse?” Bu ses, kaygının ve kontrol arzusunun sesidir. Ancak bu ses evin hakim sesi haline geldiğinde, bir bedeli olur. Ev, bir yuvadan çok, bir operasyon merkezine dönüşür. Sohbetler, birer toplantı gündemine. Çocuk ise sevilen bir evlattan, projenin başarısı için kritik öneme sahip bir “kaynağa”.
Oysa Proje Yöneticisi’nin gürültüsünün ardında, asıl rolünüz olan “Ebeveyn”in sesi hala fısıldamaktadır. O ses, netleri değil, çocuğunuzun gözündeki pırıltıyı sorar. “Bugün okulda güldüğü bir şey oldu mu?” “Yorgun görünüyor, acaba uykusunu aldı mı?” “Ona sadece sarılsam, her şeyden önce onu ne kadar sevdiğimi söylesem mi?” diye fısıldar.
Kötü gelen bir deneme sonucu, bu iki rolden hangisinin direksiyona geçeceğini belirleyen bir yol ayrımıdır. Proje Yöneticisi, derhal bir kriz toplantısı talep eder. Verileri inceler, hataları listeler, bir sonraki aksiyon planını dayatır. Sonuç: Çocuk kendini yetersiz, yargılanmış hisseder ve savunmaya geçer.
Ebeveyn ise o an sessizce odaya girer. Önce çocuğunun omuzlarına dokunur. Sonucu değil, sonucun yarattığı hayal kırıklığını görür. “Zor bir gündü sanırım,” der. “Anlatmak istersen, sadece dinlemek için buradayım.” Bu, bir performans değerlendirmesi değil, bir şefkat ve bağlantı davetidir. Bu davet, çocuğunuzun kendi hatalarını korkusuzca analiz edebileceği, yargılanmayacağını bildiği güvenli bir alan yaratır.
LGS yılı boyunca Proje Yöneticisi’nin sesi hiç susmayacak, bu çok doğal. Ama o sesin, Ebeveyn’in bilgeliğine hizmet eden bir danışman olarak kalmasını sağlamak sizin elinizde. Bırakın planları o yapsın, ama direksiyonda her zaman şefkatiniz ve sezgileriniz olsun.
Çünkü yıllar sonra geriye baktığınızda, çocuğunuzun aldığı puanı veya girdiği lisenin adını değil, bu zorlu süreçte ona nasıl hissettirdiğinizi hatırlayacaksınız. Ve en önemlisi, o da bunu hatırlayacak.
Bu yılki asıl başarı, masanın karşı tarafındaki o yorgun yüze baktığınızda bir projeyi değil, koşulsuzca sevdiğiniz çocuğunuzu görmek; onun da size baktığında bir yöneticiyi değil, en güvendiği limanı olan ebeveynini görmesidir.