Meral İpek I Eğitim Danışmanı
1 dakika okundu
15 Sep
15Sep

Sabah uyanırsınız. Zihninizde yapılacaklar listesi: Şu konu bitecek, bu test çözülecek, şu tekrar yapılacak... Gün başlar. Bir koşturmaca, bir çaba... Masa başına oturur, kitapları açarsınız. Zaman geçer. Akşam olduğunda ise tuhaf bir his belirir: Gün boyu yorulmanıza rağmen listenizdeki maddelerin çoğu hala üstü çizilmemiş halde size bakmaktadır. Hem yorgun hem de verimsiz hissettiğiniz o an, kendinize o meşhur soruyu sorarsınız: "Bütün bu zaman nereye gitti?"

İşte en büyük yanılgımız burada başlıyor. Sorun, zamanın nereye gittiği değil. Sorun, en değerli kaynağımız olan enerjimizin nereye gittiğidir.

"Keşke gün 24 saatten fazla olsaydı" diye hayıflanırız. Oysa 5 saatlik yorgun ve dağınık bir zihinle yapılan çalışma, 1 saatlik dinç ve odaklanmış bir zihinle yapılan çalışmadan her zaman daha verimsizdir. Biz zamanı yönetebileceğimiz yanılsamasıyla yaşarken, asıl yönetmemiz gereken ve kontrol edebileceğimiz tek şey olan enerjimizin ve dikkatimizin parmaklarımızın arasından akıp gitmesine izin veririz.

Gelin, bakış açımızı değiştirelim. Günü saatlere bölünmüş bir zaman çizelgesi olarak değil, belirli birimlerdeki “yüksek kaliteli enerji” paketleri olarak düşünün. Herkesin en verimli, en yaratıcı olduğu, zihninin en keskin olduğu bir zaman dilimi vardır. Genellikle sabah saatleri olan bu "prime time" enerji, sizin en değerli yatırım aracınızdır.

Peki, bu en değerli enerjinizi nereye harcıyorsunuz? Günün en verimli saatlerini, sosyal medyada gezinmek, gelen bir mesaja cevap vermek gibi düşük getirili işlere mi yatırıyorsunuz? Yoksa sizi hedefinize taşıyacak en zorlu, en önemli konuyu anlamak gibi yüksek getirili yatırımlar için mi kullanıyorsunuz? Bu, günün sonunda hissettiğiniz tatmin duygusunu belirleyen en temel seçimdir.

Bazen de sorun, enerjiyi yatırıma dönüştürmenin zorluğudur.      Erteleme, bir işe başlamak için gereken o yüksek "aktivasyon enerjisi" yüzünden ortaya çıkar. O ilk adımı atmak, en büyük enerjiyi gerektirir. Bunu aşmanın sırrı ise, o ilk adımı neredeyse hiç enerji gerektirmeyecek kadar küçültmektir. Kendinize "50 soru çözeceğim" demek yerine, "Sadece 5 dakika başlayacağım, sadece ilk soruyu çözeceğim" deyin. Bu küçük başlangıç, ataleti kırmak için gereken o ilk kıvılcımı çakar ve genellikle devamını getirir.Haftanın sonunda ise, kendi enerjinizin portföy yöneticisi gibi davranın. Kendinize 15 dakika ayırıp bir değerlendirme yapın: "Bu hafta enerjimi en çok neye yatırdım? Hangi yatırımlarım bana iyi sonuçlar getirdi? Hangi aktiviteler enerjimi boşa tüketti?" Bu kısa analiz, bir sonraki haftanın enerji yatırım planını daha akıllıca yapmanızı sağlar.

Zaman, herkes için eşit akan bir nehirdir. Onu yönetemezsiniz. Ama o nehirde teknenizi hangi yöne çevireceğinizi, kürekleri ne zaman güçlü çekeceğinizi ve ne zaman dinleneceğinizi yönetebilirsiniz. Saatinizin efendisi olmaya çalışmayı bırakın. Enerjinizin ve dikkatinizin lideri olun. İşte o zaman 24 saatin aslında ne kadar verimli olduğunu fark edeceksiniz.


Yorumlar
* Bu e-posta internet sitesinde yayınlanmayacaktır.